TZYMB

Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği

MERA VE TARIM ALANLARININ İMARA AÇILMASI HUSUSUNDA BASIN AÇIKLAMASI

Öncelikle türlü felaketlerle sınanan güzel Türkiye’mize sabırlar diliyor ve tekrardan afetler nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Bilindiği üzere Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği olarak bizim önceliğimiz Ülkemizin tarımsal alanda kendi kendine yetebilmesi ve Uluslararası alanda söz sahibi olabilmesidir. Bunun temel yollarından bir tanesi de elimizde bulunan her türlü tarımsal faaliyette bulunduğumuz alanların amacına uygun olarak kullanılmasıdır. Toprak yitirilebilen, yapısını kaybedebilen ve ikame edilmesi ekonomik olmayan bir tabakadır. Tarım topraklarımız ne yazık ki elimizden her geçen gün yitirilmektedir. Buna bazen Kamu idarelerinin yanlış uygulamaları, bazen de ne yazık ki vatandaşlarımız neden olmaktadır. Birlik olarak yıllardır kırmızı çizgimiz tarım ve hayvancılık için kullandığımız arazilerin asla imara açılmaması ve amacına uygun kullanılmasıdır. Son günlerde deprem faciasının yaşandığı alanlarda tarım arazilerinin yapılaşma amacıyla kullanıldığına dair üzücü görüntülere şahit olmaktayız. 24 Şubat 2023 Tarihli ve 32114 Sayılı Resmî Gazete yayınlanan Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (Kararname Numarası: 126) kapsamında 4342 sayılı Mera kanunuyla korunan Mera alanlarının gerek görülmesi halinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın barınma alanı olarak belirleyebilmesinin önü açılmıştır. Bir kere her şeyden önce bu kararın tek başına Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından belirlenebilmesi hem Meslek etiğine hem de teamüllere aykırıdır. Tarım ve Orman Bakanlığımızın olayın dışında bırakılması teknik bir konu arz etmesi nedeniyle bizleri bir miktar üzmüştür. Kaldı ki Mera alanlarımız hakkında tavrımız net olup daha önce bu konu hakkında açılmış davalar mevcuttur.

4342 sayılı Mera Kanunu’nun “Mera, Yaylak ve Kışlakların Hukuki Durumu” başlıklı 4. maddesinde, “… Mera, yaylak ve kışlaklar; özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zaman aşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz. …”; “Tahsis Amacının Değiştirilmesi” başlıklı 14. maddesinde, “Tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu Kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamaz. Ancak, bu Kanuna veya daha önceki kanunlara göre mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerden; … Yerlerin, ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine, valilikçe tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin tescilleri Hazine adına, vakıf meralarının tescilleri ise vakıf adına yaptırılır. Bu madde kapsamında başvuruda bulunan kamu kurumları ile işletmeciler, faaliyetlerini çevreye ve kalan mera alanlarına zarar vermeyecek şekilde yürütmek ve kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirmekle yükümlüdürler. ” kuralları yer almaktadır.

Kanunda açık olarak belirtildiği üzere, tahsis amacı değiştirilmeden meraların yapılaşmaya açılması mümkün değildir. Kaldı ki, meraların tahsis amacının değiştirilmesinde göz önünde bulundurulan temel faktör kamu yararıdır. Bu alanlarda yapı yapanlar merayı işgal suçu işlemiş olurlar ve bu yapılan yapılar tespit edilir edilmez ilgili idare tarafından yıkılması ve meraya verilen zararın işgalciler tarafından karşılanması gerekir.  Özel kanun kapsamında olan meraların, daha sonra çıkarılan kanun ve yönetmelikler yasal dayanak gösterilerek yapılaşmaya açılamaz.

Türkiye’de 1960’lı yıllarda 40 milyon hektar olan mera alanı, kanunsuz işgaller sonucu günümüzde 14.6 milyon hektara düşmüştür. 1998 yılında çıkarılan 4342 sayılı Mera Kanunu da bu işgalleri tam anlamıyla durdurabilmiş değildir. Fırsatçılar, daha sonra bir şekilde mülkiyetime geçiririm mantığı ile, değişik yöntemler kullanarak bu doğal kaynaklarımızı geriye dönüşümü olmayacak şekilde, yapılaşma veya sürüm yoluyla tahrip etmektedirler. Günümüzde, Türkiye yılda yaklaşık 4 milyar dolarlık hayvan ve hayvansal ürünler ithalatı yapmaktadır. Bunun temel olarak ülkemizdeki yem açığından kaynaklandığı bilinmektedir. Meraların, ülkemizin bu kısır döngüden çıkış yolu olduğunu herkes bilmelidir. Bu kararnamede ön görüldüğü şekilde mera işgaline yasal görünümlü yeni bir kapı açılırsa, tahribatın boyutları çok daha büyüyecektir.

Bu açıklanan nedenler neticesinde söz konusu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin yeniden gözden geçirilmesini talep ediyoruz. Çünkü tarımsal arazilerin yapılaşmaya zaten uygun olmadığını yaşadığımız deprem felaketinde acı tecrübelerle öğrendik. Konunun uzmanlarının değerlendirmesi olmaksızın yapılan her faaliyet beraberinde böyle felaketleri yanında getirecektir. Devletimizi yöneten idarecilerimizin Devletimize ve Milletimize olan bu sorumluluk borçlarını bilimsel yollara dayanarak ödemeleri gerektiği düşüncelerimizi belirtiyor ve Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği olarak tarımın, çiftçinin, toprağın ve Meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu bir kez daha bildiriyoruz.

Mehmet Ali ÜNAL
Genel Başkan