TZYMB

Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği

DANIŞTAY BALIK ÇİFTLİKLERİNİN LEHİNE KARAR VERDİ

Danıştay, Çevre ve Orman Bakanlığının Balık Çiftliklerinin taşınması, taşınmayanların kapatılacağı yönündeki tebliğinin yürütmesini durdurdu. Çevre ve Orman Bakanlığı, 2872 Sayılı Çevre Kanununun (9/h) maddesinde “Denizlerde, hassas alan niteliğindeki koy ve körfez ile doğal ve arkeolojik sit alanlarında Balık Çiftliklerinin kurulamayacağı ve geçici 2. maddesiyle “İşletmelerin 1 yıl içinde kapatılacağı” hükümleri ile, Balık Çiftliklerine 13 Mayıs 2007 tarihine kadar süre vermişti. Çevre ve Orman Bakanlığının söz konusu uygulamalarının Balık Çiftliklerinde haksız ve hukuksuz bir uygulama olduğunu daha önce Kamuoyuna aşağıdaki haberimizle duyurmuştuk.


 

  DENİZLERDEKİ BALIK ÇİFTLİKLERİNE HAKSIZ VE HUKUKSUZ UYGULAMA

 

Türkiye, Çipura ve Levrek üretiminde Yunanistan’dan sonra 2. sırada yer almakta olup halen AB Çipura ve Levrek pazarının %25’i Türk üreticilerinin kontrolündedir. Yeni Çevre Kanunu ile ülkemizde su ürünleri yetiştiriciliği yok olacaktır. Ülkemizin AB’ye ihraç edebildiği tek hayvansal ürün olan balık sektörü büyük zararlar görecektir. Bu haksız, hakkaniyetsiz ve hukuksuz uygulamaya son verilerek üreticilerin mağduriyetinin önlenmesi için acil önlemler alınmalıdır. 

 

2872 sayılı Çevre Kanununun 9/h maddesinde “Denizlerde, hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve Körfez ile doğal ve arkeolojik sit alanlarında balık çiftliklerinin kurulamayacağı ve geçici  2. maddesiyle “İşletmelerin 1 yıl içinde kapatılacağı” hükümleri ile, balık çiftliklerine tanınan yasal süre 13 Mayıs 2007 tarihinde sona ermiştir.


Çevre ve Orman Bakanlığınca yayımlanan Çevre Kanunu ile Balık Çiftliklerinin haricindeki su kirleticilerine (Endüstriyel İşletmeler, Turistik Tesisler, Belediyeler) 11 yıla kadar ulaşan sürelerle arıtma şartı getirilirken Balık Çiftliklerinin 1 yıl içinde kapatılacağı hükmü getirilmiştir.


Denizlerimizdeki kirlilik kaynakları; %98 oranında Karasal kökenli kirleticiler, deniz taşımacılığı, endüstriyel ve evsel atıklar, turizm, deniz kazaları sonucu denize dökülen petrol olmasına karşın, Anayasanın Eşitlik İlkesine Aykırı olarak Tebliğde sadece balık çiftlikleri ile ilgili hükümlerin yer almasını Balık Çiftliklerine yapılan bir haksız ve hukuksuz bir uygulama olarak değerlendiriyoruz. Türkiye kıyılarının bilimin ışığında hangi faaliyete en uygun olduğu tespit edilerek uygun faaliyet alanına tahsis edilmeli ve bu uygulama değiştirilmemeli yani bir yer balık yetiştirme alanı ise burası balık yetiştirme alanı olarak kalsın sonra burası turizm alanı ilan edilmesin. Aynı şekilde turizm alanı da balık yetiştirme alanı ilan edilmesin. Teknik elemanlar olarak en büyük arzumuz budur.


Söz konusu Kanun, Tebliğ ve ilke kararı sonucunda, halen mevcut olan 236 adet deniz ağ kafes işletmesinin 218 adedi kapanacaktır. 218 adet deniz ağ kafes işletmesinin kapanması sonucu sektörde çalışan 10.000 kişi işsiz kalacağı gibi yavru ve yem üretimi, alet-ekipman, pazarlama vb. faaliyetlerde çalışan 15.000 kişi de bu uygulamadan etkilenecektir. Bu Karar Türkiye’nin ihracatını da olumsuz etkileyecektir. Bu anlayış Türkiye’yi üretemez ve kendini besleyemez hale getirecektir. Çünkü her yapılan faaliyet çevreyi kirletir: diğer tarımsal uygulamalarda çevreyi kirletir: o zaman tüm tarımsal faaliyetleri yasaklayalım: eski maarif vekilinin okulları kapatalım dediğinden bunun  ne farkı var? Üstelik balık yaşamak için temiz bir çevre ister. Bunu derken balık çiftlikleri çevreyi kirletmez demek istemiyoruz: elbette yanlış yapanlar vardır. Bunların da cezası verilmelidir. 2004 yılında kıyı çevre düzeni planları onaylandı. O zamana kadar her iznini alıp kurulduğu halde çevre düzeninde burası balık yetiştirme yeri değil diyerekten bazı balık çiftlikleri kaldırıldı. Balıkçılar buna hiç itiraz etmediler ve gösterilen yerlere gittiler. Yarın da şimdi git denilen yerden tekrar yanlışlık oldu buradan da gideceksiniz denirse ne olacak. Burası hukuk devleti değil mi? Devletine güvenip her türlü izni aldığı halde birilerinin canı öyle istedi diye balıkçılar oradan oraya mı savrulacaklar. Kaldı ki balık çiftliklerinin kirlilik kaynağı organik kökenlidir. Kendi kendine parçalanabilir atıklardır. Diğer kirleticilerin kirleticileri ise inorganik kökenli olup yıllarca doğada parçalanmadan kalmaktadır.


Türkiye, Çipura ve Levrek üretiminde Yunanistan’dan sonra 2. sırada yer almakta olup halen AB Çipura ve Levrek pazarının %25’i Türk üreticilerinin kontrolündedir. Yeni çevre kanunu ile ülkemizde su ürünleri yetiştiriciliği yok olacaktır. Ülkemizin AB’ ye ihraç edebildiği tek hayvansal ürün olan balık sektörü büyük zararlar görecektir.


Bu haksız, hakkaniyetsiz ve hukuksuz uygulamaya son verilerek üreticilerin mağduriyetinin önlenmesi için acil önlemler alınmalıdır.


 


  Dr. Ahmet ERDURMUŞ


  Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri


  Birliği Genel Başkanı


  Yönetim Kurulu Adına


  http://www.tzymb.org.tr/birlikgorusu.asp?id=318